Çelişki Yumağı ve Kedi XIII

Kesik kuyruk, çalıştığım şirketin bahçesinde devinip duran kızıl renkli bir kediye verdiğim isim. İki-üç arkadaşıyla birlikte buzdolabımızda bulunan ve kendileri için alınmış sosislerden nimetleşmek için kapı önünde pinekleyip dururlar. Uzun zamandır bu ikrama mazhar olduklarından, heybetli bir halde mahalle aralarında dolaştıklarını da söylemeliyim ayrıca.
              Aralarında en çok kesik kuyruğa dikkat kesilirim. Onun, o mazbut ve sessiz hali; ayrıca, kendini bilmezlerin kuyruğunu yarılamış olmalarından dolayı da olsa gerek, diğerlerinden ayrı bir yere koyarım…  
Varlıkların acınacak yanlarını hep gözümden kaçırma çabasında olmuşumdur. Bunu ne kadar başarabildiğimi bilmiyorum ama yaratılışlarının ve çevreye verebildikleri güzelliklerin birincil sırada durması gerekliliğine inanırım. Ancak buradaki etken, sanırım çocukluğumda çokça yaptığım yaramazlıklardan biri olan, küçük hayvanlara verdiğim zararların şuan ki vicdan azabı da olabilir. Bu elbet tutup bir kedinin kuyruğunu kesme ölçeğinde değil. Ama karınca yuvalarına şırıngayla su serpmek yada kendince ok ve yay yapıp kertenkele avlamaya çıkmanın affedilir yanı olmasa gerek…
Kesik kuyruk vesilesiyle; bu pür dikkat kesilmenin sonrasında türünü araştırma gereği duyduğumda ise; karşıma o mazbut varlığın aslında çokta mazbut bir tarihinin olmadığı bilgileri çıktı.
Özellikle Eski Mısır tarihinin değişimlerine dahi neden olan bu kedinin, acınılması gereken bir türmü, yoksa hayranlık duyulması gereken bir varlık mı olduğu karmaşasına girebilir insan.
Derin bir düşünce içerisine girildiğinde ise aslında bu karmaşıklığın bir kediden dolayı değilde insanın kendisinden dolayı gerçekleştiğini görmek mümkün.
Nedir ki?
Eski Mısır’ın kıtlık dönmeleri, halkın en çok korktuğu felaketlerden biridir. Bunun üstüne birde tarlalara dadanan tarla fareleriyle baş etmek zorunluluğu onlar için artı bir dert oluşturmaktaymış. O sıralarda ortaya çıkan kedi türü, insanların bu sıkıntılarını ortadan kaldırmış. Buna şahit olan insanlar “besin zincirinden pekte haberdar olmadıklarından”  bir anda ortaya çıkan bu hayvanı kutsallaştırıp ve çok tanrılı dönemlere rast gelmesinin şansıyla da bir anda kendisini tanrılaştırmış.
İşte bu kesik kuyruk, milattan evvel bir bereket tanrısı durumunda dır.
Ama gelin görün ki bu kutsal varlık, gün gelir bu insanların köleliklerine neden olur…
Eski Mısır'ın bu tutumunun, düşmanları tarafından kullanılmasına şaşmamak gerekir. Örneğin İ.Ö. 500 yılında, Pers kralı Cambyses, Mısır'ın Pelusium kentini kuşattığında, ilk saldırıları, Mısır'ın güçlü direnişi karşısında bozguna uğramıştı. Bunun üzerine Kral Cambyses, uyguladığı taktiği değiştirerek, adamlarına Pelusium'un dışındaki tüm alanı 8 gün süreyle tarayarak buldukları bütün kedileri, onlara hiç zarar vermeden toplamalarını emretti. İkinci saldırıda Cambyses'in Mısır hatlarına doğru ilerleyen her askeri, elinde canlı bir kedi tutuyordu. Mısırlılar bu yeni durumu görünce kedilere zarar vermektense, çarpışmayı keserek kenti teslim etmeyi tercih ettiler.
Aslında, Mısır'ın sonunda Romalılarca fethedilmesinden de, bir kedi sorumludur. Sezar'ın ordusundan bir asker, kazayla bir kedi öldürmüştü. Bunun üzerine bir grup Mısırlı hemen askere saldırarak onu linç etmişler ve cesedini sokaklarda sürümüşlerdi. Sezar bu davranışın sonucunun çok ağır olacağı konusunda onları uyardıysa da, bu uyarı yalnızca ortalığın daha da gerginleşmesine yol açmıştı. Bütün Mısır Roma'ya karşı ayaklanmış, direniş aralıklarla; Antonius ve Kleopatra'nın ölümlerine ve sonunda Mısır'ın Roma eyaleti olmasına kadar sürmüştür. (bkz: http://hinlikperisi.tripod.com/keditarih.htm)
***
İnsanlık, tarihin her döneminde bu tür yaklaşımlardan bulunmuş ve bulunmaya da devam edecektir. Çünkü kutsal unsura olan muhtaciyetini gidermek durumundadır. Bunu sorgusuz inançların sonuçlarıyla da anlatmak mümkündür, bilimsel yöntemlerin açıklamalarıyla da… Burada bunların açılımlarını yapmak mümkün değildir. Zaten bunun için yeterliliğim de bulunmamaktadır…
Ancak günümüz şartlarında toplum mühendisliğine bürünen, Pers kralı Cambyses kılıklı kişiler de tutumlarını değiştirmeden devam etmektedirler.
İçinde bulunduğumuz –siyasi- şartlar bu türden tiyatral örnekleri önümüze koymaktadır. Pers ordusunun askerlerinin ellerinde kedilerle Mısır’a girdikleri gibi belediye adaylarının yada patronlarının ellerinde, iade-i itibar açılımları, çarşaf açılımları, kuran kursu açılımları, ana dil mahrumiyetini ortadan kaldırma açılımlarıyla sizden köle olmanızı istemektedirler…
Bu açılımlar elbetteki toplumun huzuru, barışı, istikrarı için önemlidir. Ama kök salması için yasal düzenlemeler getirmeden, içtihatte uygulama farklılıklarını göz ardı ederek yapılan bu tür uygulamalar, sonucunda sizleri belli bir işgalin parçası haline getirebilir…
Kutsallıklarımızı korumalıyız, ama onun bizi kör bir kuyu içerisine daldırmaması için sorgulayıcılığımızı da yitirmemeliyiz. Yapılanların önemini de göz ardı etmeden…
Yoksa Kesik Kuyruk gibi –tanrılaştırılmış- bir halden sosis muhtaciyetine düşeriz!


yakup
(2009)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder